
ANKARA-BHA
Bu yaz, Dünya'nın dönüş hızında dikkat çekici bir artış yaşandı. Uluslararası Dünya Dönüşü ve Referans Sistemleri Servisi ile ABD Deniz Gözlemevi’ne göre, 10 Temmuz 2024 yılı içerisindeki en kısa gün oldu. O gün, normalden 1.36 milisaniye daha kısa sürdü. 22 Temmuz ve 5 Ağustos günlerinin de sırasıyla 1.34 ve 1.25 milisaniye daha kısa süreceği tahmin ediliyor.
Bir günün süresi ortalama 86 bin 400 saniye, yani 24 saat olarak kabul edilse de, pratikte bu süre her gün çok az da olsa değişiyor. Bu farklar; Ay’ın çekim gücü, atmosferik değişimler ve Dünya’nın sıvı çekirdeğinin hareketleri gibi çeşitli doğal faktörlerden kaynaklanıyor. Bu küçük değişimler insanlar için fark edilmezken, atom saatleri, GPS sistemleri ve iletişim altyapıları için büyük önem taşıyor.
1955'ten bu yana kullanılan ve olağanüstü hassas ölçümler yapabilen atom saatleriyle belirlenen Eşgüdümlü Evrensel Zaman (UTC) sistemi, bu küçük sapmaları telafi ediyor. Ancak Dünya’nın hızlanması, zamanı yakalayamayacak hale gelmesine yol açıyor. 5 Temmuz 2024’te, ölçümlerin başladığı tarihten bu yana en kısa gün yaşandı: tam 1.66 milisaniye daha kısa sürdü.
Evrenin derinliklerinden gelen çarpışma: Şimdiye dek kaydedilen en büyük kara delik birleşmesi
İçeriği Görüntüle
1972’de Dünya'nın dönüşünün yavaşlaması nedeniyle UTC’ye "artık saniye" eklenmesi zorunlu hale gelmişti. O tarihten bu yana 27 kez artı saniye eklendi. Fakat son yıllarda bu uygulamaya ara verildi. 2022'de ise artık saniyenin 2035 yılına kadar tamamen kaldırılması kararlaştırıldı. Ancak gezegenin dönüşü bu hızla devam ederse, bu kez UTC'den bir saniyenin çıkarılması gündeme gelebilir. Henüz tarihte hiç uygulanmamış olan "negatif artık saniye", ciddi teknik sorunlara neden olabilecek potansiyele sahip.
Küresel ısınma ve doğal dengeler zamanın geleceğini belirler
California Üniversitesi Scripps Oşinografi Enstitüsü’nden Prof. Duncan Agnew, 1972’den bu yana genel bir hızlanma eğilimi olduğunu ancak bu sürecin borsa grafiği gibi inişli çıkışlı ilerlediğini söylüyor. Agnew’e göre, Ay’ın konumu ve gelgitlerin etkisi, Dünya’nın dönüşünü kısa vadede etkileyen temel faktörler arasında yer alıyor.
Buna ek olarak yaz aylarında atmosferdeki jet akımlarının yer değiştirmesi ve sıvı çekirdeğin yavaşlaması gibi nedenlerle Dünya'nın dış katmanları daha hızlı dönmeye başlıyor. Bu doğal etkileşimler sayesinde hangi günlerin daha kısa süreceği önceden tahmin edilebiliyor. Ancak bu tahminler bir yıldan uzun vadeye uzatılamıyor.
Negatif artık saniyenin uygulanması halinde ciddi sistemsel zorluklar ortaya çıkabilir. 1972’de tanımlanan sistem yalnızca artı saniye üzerinden kurgulandığı için, eksi saniye ihtimali teorik bir varsayım olarak kalmıştı. Şimdi bu varsayım, yüksek teknolojili altyapılar açısından ciddi bir risk haline geldi. Finansal sistemlerden elektrik şebekelerine, GPS’ten iletişim altyapılarına kadar zaman duyarlılığı olan tüm sistemler, bu değişimden etkilenebilir.
İklim değişikliği ise bu süreci beklenmedik bir şekilde yavaşlatıyor. Grönland ve Antarktika’daki buzulların erimesi, kütle dağılımını etkileyerek Dünya'nın dönüşünü yavaşlatıyor. NASA'ya göre, bu buzullar 1993’ten bu yana deniz seviyesindeki yükselmenin üçte birinden sorumlu. Zürih’teki İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nden Benedikt Soja’nın araştırmaları, bu erimenin Dünya’nın dönüş ekseninde de değişikliklere yol açtığını gösteriyor.
Soja’ya göre, eğer sera gazı salımı bu hızla devam ederse, iklim değişikliğinin etkisi, Ay’ın milyarlarca yıllık etkisinden bile baskın hale gelebilir. “Şu anda hâlâ doğal sınırlar içinde olabiliriz,” diyen Soja, uzun vadede Dünya’nın yeniden yavaşlama ihtimalinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor.
