
MUĞLA-BHA
Muğla ile Aydın illeri sınırında yer alan ve “Latmos” olarak bilinen 8 bin yıllık kaya resimlerinin bulunduğu Beş Parmak Dağları’nın eteklerindeki Bafa Gölü, doğal zenginliği ve tarihi değerleriyle uluslararası öneme sahip sulak alanlar arasında bulunuyor.
Ege Bölgesi'nin en büyük doğal gölü olma özelliğini taşıyan Bafa, 261 kuş, 22 sürüngen ve 19 memeli türüne ev sahipliği yapıyor. Gölde flamingo başta olmak üzere birçok kuş türü üreme ve kışlama alanı buluyor.
Bu yıl kuraklığın etkisini daha erken göstermesiyle birlikte gölde su seviyesinde ciddi düşüş yaşandı. Su çekilmesine bağlı olarak yosun artışı gözlenirken, çevreye kötü koku yayıldı. Bazı tekneler ve kayıklar, yoğun yosun tabakalarının içinde kaldı.
Kuraklık nedeniyle endişe artıyor
Gölün iç kesimlerinde halen flamingo ve diğer kuş türlerinin beslenmeye devam ettiği görülürken, bölge halkı gölün eski haline dönmesini umut ediyor. Ancak kuraklık nedeniyle endişe artıyor.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, Bafa Gölü’nü besleyen Büyük Menderes Nehri’nden gelen kirleticilerin zaman zaman kirlilik yarattığını belirtti.
2025 yılında Ege Bölgesi’nde yağışların mevsim normallerine göre yüzde 25 oranında azaldığını ifade eden Özçelik, gölü besleyen su kaynaklarında da ciddi azalma yaşandığını kaydetti.
Göldeki su seviyesinin düşmesiyle birlikte oksijen miktarında da azalma olduğunu belirten Özçelik, bunun başta balık türleri olmak üzere göçmen kuşlar ve diğer canlılar üzerinde olumsuz etkiler yarattığını vurguladı.
Bölgedeki endüstri tesisleri ve zeytinyağı fabrikalarından gelen kirleticilerin göldeki oksijen seviyesini kritik seviyenin altına düşürdüğünü söyleyen Özçelik, “Bu durum balık ve diğer canlı türlerini tehdit ediyor. Sonbahara kadar yeterli yağış olmazsa balık ve canlı ölümleri yaşanabilir. Bafa Gölü’ndeki kirlilik ve çekilme her yıl daha da kronikleşiyor.” dedi.
Gelecek yıllarda kirliliğin kontrol altına alınamaması durumunda göl ekosisteminin kendi kendini yenileme yeteneğini kaybedebileceğine dikkat çeken Özçelik, doğada kalıcı dejenerasyon yaşanabileceği uyarısında bulundu.
