Bilecik Valisi Şefik Aygöl, Tunceli Valiliği’ne Atandı

Bilecik Valisi Şefik Aygöl, Tunceli Valiliği’ne Atandı

ANKARA-BHA

Prof. Dr. Zakir Avşar, başlıklı yazısında özetle şunlara yer verdi:

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gazetecilere “Benim tekrar aday olmak gibi bir derdim yok” dedi.

“Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Benim tekrar aday olma derdim yok’ ifadesi, bizim nazarımızda adil ve hakkaniyetli bir hal beyanı değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin, yeni yüzyılın yol haritasını çizen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a çok ihtiyacı olduğu tartışmasız bir tarih ve hayat gerçeğidir.” dedi, Devlet Bahçeli…

Diyorlar ki, MHP’nin bilge lideri Devlet Bahçeli neden Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na bir dönem daha devam etmesini istiyor?

Bunun nedenlerini hiçbir duygusallığa sapmadan, somut ve nesnel verilerle Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’si ve öncesini düşünerek hep beraber irdeleyelim…

Son yirmi yılda Türkiye, küresel jeopolitik ve ekonomik sistemde bir yükseliş hikâyesi yazmaktadır. Bu süreç, sadece nicelik ve büyüme rakamlarıyla değil; ekonomik dönüşüm, enerji bağımsızlığı, toplumsal yapının dönüşümü, uluslararası aktörlük kapasitesi ve özgün bir kalkınma paradigmasının inşası üzerinden okunmalıdır.

Türkiye’nin bu dinamik yükselişi, sürdürülebilirlik ve stratejik özerklik arayışıyla şekillenmekte ve "Türkiye Yüzyılı" vizyonu ile geleceğe güçlü bir tasarım sunmaktadır.

2000’li yılların başında, Türkiye ekonomisi hala geleneksel ve emek yoğun sektörlerin hâkimiyetindeydi. Ancak, 2002-2024 dönemi arasında uygulanan politikalar ve reformlarla, Türkiye’nin ihracatı 36 milyar dolardan 255 milyar dolara yükselmiş; aynı zamanda sanayi yatırımları önemli ölçüde artmıştır. Bu yükseliş, yalnızca miktar olarak büyümeden ziyade, teknoloji odaklı teşvik oranlarının %3’ten %39’a çıkarılmasıyla niteliğe evrilmiştir.

Bu veriler, Türkiye’nin artık düşük katma değerli üretimden yüksek teknoloji ve katma değerli sektörlere kaydığını göstermektedir. Özellikle savunma sanayii ve bilişim teknolojilerinde yakalanan atılım, ekonominin yapısal dönüşümüne işaret etmektedir.

TEKNOFEST gibi gençliği teknolojiye yönlendiren platformlar, bu dönüşümün hem toplumsal hem kurumsal ayağını güçlendirmektedir. İnsansız hava araçları (İHA/SİHA) üretimindeki bilgi birikimi, savunma sanayinden tarım ve enerjiye kadar geniş bir alana yayılmaktadır. Böylece Türkiye, bilgi ekonomisine dayalı sürdürülebilir büyümenin altyapısını hazırlamaktadır.

Bununla birlikte, ekonomik dönüşüm sadece üretim ve ihracatla sınırlı kalmayıp, yeşil ve dijital dönüşüm stratejileriyle taçlandırılmıştır. Avrupa Yeşil Mutabakatı ile uyumlu enerji verimliliği projeleri ve dijitalleşme hamleleri, Türkiye’yi 21. yüzyılın yeni ekonomik düzlemine uyumlu hale getirmektedir. E-Devlet uygulamalarının yaygınlaşması ve yapay zekâ destekli kamu hizmetleri, ekonomik büyümenin yanında kamu yönetiminde de etkinlik ve şeffaflığı artırmaktadır.

Enerji alanında Türkiye, 2000’lerin başında %72 düzeyinde olan enerji ithalat bağımlılığını, yerli kaynaklar ve mega projelerle %55 seviyesine çekmiştir. Gabar petrolü, yeni alanlarda yapılan aramalar, Karadeniz’de keşfedilen doğalgaz rezervleri, Akkuyu Nükleer Santrali ve yenilenebilir enerji yatırımları, enerji çeşitliliğinin ve arz güvenliğinin temel taşlarıdır. Bu dönüşüm, Türkiye’nin hem ekonomik hem de stratejik bağımsızlık kapasitesini artırmaktadır.

Enerji jeopolitiğinde Türkiye, TANAP, Türk Akım gibi kritik enerji koridorlarının kesişim noktasında yer alarak bölgesel enerji merkezi konumunu güçlendirmektedir. Enerji projeleri, yalnızca ekonomik unsurlar değil; dış politika ve bölgesel güvenlik bağlamında da Türkiye’nin etki alanını genişletmektedir. Bu stratejik enerji politikaları, Türkiye’nin çok taraflı ilişkiler kurmasına ve küresel krizlere müdahale kapasitesini artırmasına imkan sağlamaktadır.

Toplumsal dönüşümde ise Türkiye, eğitime erişimi artırarak kapsayıcı büyümeyi desteklemiştir. Kız çocuklarının ortaöğretim ve yükseköğretime katılım oranı %88’e yükselmiş; mesleki ve teknik eğitimle iş gücü piyasasına doğrudan katkı sağlanmıştır. Bu gelişme, Türkiye’nin demografik avantajını ekonomik büyüme dinamiğine dönüştürme iradesini göstermektedir.

Aileyi güçlendiren sosyal politikalar ve genç çiftlere yönelik destek mekanizmaları, toplumsal yapının dayanıklılığını artırmaktadır. Aynı zamanda kültürel sürekliliği sağlamaya yönelik medya politikaları, Türkiye’nin ulusal kimliğini ve değerlerini küresel ölçekte görünür kılmaktadır. Yerli dijital platformların yaygınlaşması ve kültürel ihracat dizileri, kültürel diplomasi alanında yeni ufuklar açmaktadır.

Türkiye’nin uluslararası alandaki yükselişi, yumuşak güç unsurlarını stratejik diplomasiyle bütünleştirerek gerçekleşmektedir. TİKA, AFAD, Kızılay gibi kurumların yürüttüğü insani yardım faaliyetleri; Afrika’dan Asya’ya geniş bir coğrafyada Türkiye’nin imajını güçlendirmektedir. Bu insani diplomasi, Türkiye’nin küresel aktörlük kapasitesini artırmakta ve bölgesel istikrar için arabuluculuk rolünü pekiştirmektedir. Yunus Emre Enstitüsü, YTB, Maarif Vakfı ile kültürel diplomasi atağına girilmiştir…

Savunma sanayii alanında sağlanan bağımsızlık ve ihracat artışı, Türkiye’nin küresel arenadaki askeri ve ekonomik etkisini yükseltmektedir. İHA/SİHA ihracatı 2010’daki 1,2 milyar dolardan 2024’te 6,5 milyar dolara ulaşmıştır. Bu başarı, sadece ekonomik bir kazanç değil; aynı zamanda dış politikanın çok boyutlu ve stratejik bir aracına dönüşmüştür.

Türkiye’nin BM, İİT, Türk Devletleri Teşkilatı gibi çok taraflı platformlardaki aktif rolü, kriz yönetimi ve küresel yönetişim süreçlerinde artan etkisini göstermektedir. Böylece Türkiye, bölgesel ve küresel barış süreçlerine doğrudan katkıda bulunabilen bir aktör haline gelmiştir.

Türkiye’nin yükselişi, devlet-toplum ilişkilerinde yeni bir dengeyi de beraberinde getirmiştir. Vesayetçi yapılar yerine seçilmiş iradenin ön planda olduğu yönetişim modeli, siyasal istikrarı sağlamış ve toplumsal taleplerle kurumsal yapılar arasında dinamik bir etkileşim yaratmıştır. Bu durum, kalkınmanın sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir.

Türkiye bütün bu hamleleri kuşkusuz ki, çağın ötesine geçen bir ufukla, bakış açısı ile gerçekleştirmiştir. Bu gün, hükümeti taşa toprağa para harcıyor diye eleştirenler yolların, köprülerin, barajların, havaalanlarının, şehir hastanelerinin, devasa büyüklükteki millet parklarının, rekreasyon alanlarının önemini her geçen gün daha iyi idrak etmekte ama yine de hakkını teslimden uzak durmaktadırlar…

Kalkınmanın yerelleşmesi, bölgesel kalkınma ajansları ve dijital belediyecilik uygulamalarıyla desteklenmektedir. Akıllı şehir projeleri ve altyapı reformları, çevresel sürdürülebilirliği de içeren bütüncül bir kalkınma yaklaşımını mümkün kılmaktadır.

“Türkiye Yüzyılı” vizyonu, sadece ekonomik büyüme hedefi değil; kültürel, teknolojik ve diplomatik alanlarda da iddialı bir duruşun ifadesidir. Kapsayıcı büyüme, dijital egemenlik ve stratejik özerklik eksenlerinde şekillenen bu vizyon, Türkiye’nin 21. yüzyılda bölgesel ve küresel güç olma arayışının somut planıdır.

Türkiye’nin son yirmi yıldaki stratejik yükselişi, ekonomik, enerjik, toplumsal ve diplomatik alanlarda eş zamanlı ve entegre bir dönüşümün ürünüdür. Bu dönüşümün merkezinde, sürdürülebilirlik, yerli üretim, teknoloji odaklı kalkınma ve kapsayıcı toplumsal politikalar yer almaktadır. Türkiye, “Türkiye Yüzyılı” vizyonuyla geleceği şekillendirirken, sadece bölgesel değil küresel aktör olma iddiasını da pekiştirmektedir.

Büyük bir deprem afeti yaşadık. Şehirler yok oldu. Ama aradan geçen kısa zaman diliminde hepsi yeniden kuruldu. Yarım milyon ev ve işyeri, şehirlerin tüm alt yapısıyla birlikte hak sahiplerine büyük ölçüde teslim edildi…

Terörsüz Türkiye ve Terörsüz bölge vizyonu ortaya konuldu, yol alındı. Neticelendiğinde Türkiye yarım asırlık bir belayı defetmiş olacak ve bin yıllık kardeşliğini binlerce yıla daha taşıyacak…

Unutulmamalıdır ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Devlet Bahçeli’nin 15 Temmuz kanlı darbe girişimine karşı birlikte verdikleri mücadele, akabinde kurulan Cumhur ittifakı ile ülkemizin aldığı mesafe ve bundan sonra yapılacaklar çok mühimdir. Dolayısıyla ülkenin ve milletin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ihtiyacı devam etmektedir…

Devlet Bahçeli’nin de, aziz milletimizin de ‘devam’ arzusu ve hassasiyeti tam da tüm bu sebeplerledir…”

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...