
ANKARA-BHA
Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi'nin internet sitesinde Berna Kaya adıyla yayımlanan “Bir Ekolojik Felaketin Anatomisi” başlıklı analiz, doğaya bilinçsizce yapılan müdahalelerin nasıl geri dönülemez sonuçlara yol açabileceğini gözler önüne seriyor. Çin’de 1958 yılında yaşanan “Serçe Katliamı”, bu kapsamda verilen çarpıcı örneklerden biri olarak öne çıkarılıyor.
"Doğaya yapılan her müdahale, sonunda bize döner. Çünkü doğa, bizim düşmanımız değil; öğretmenimizdir. Dinlemeyi bilen için." ifadesiyle sonlandırdığı yazıda Berna Kaya, "Serçeyi Vurmakla Başladı Her Şey…
Doğa, insana düşman değildir. Ama insan, doğaya düşman kesildiğinde, sadece hayvanları değil; kendi sofrasını, geleceğini, hatta vicdanını da yok eder. 1958’de Çin’de yaşanan “Serçe Katliamı”, bunun en çarpıcı ve belgelenmiş örneklerinden biri. Hayvanlara karşı yapılan bir müdahalenin, nasıl ekolojik çöküşe, kıtlığa ve toplumsal bir felakete yol açtığını gösteren ibretlik bir ders.
1958 yılında Çin’de, Mao Zedong’un başlattığı “Dört Zararlıyla Mücadele” kampanyası çerçevesinde, sıtma yayan sivrisinekler, tahılı tüketen fareler, sinekler ve serçeler “zararlı” ilan edildi. Serçeler hedefteydi. Çünkü tahıl yedikleri için üretime zarar verdikleri düşünülüyordu.
Ülke genelinde büyük bir kampanya başlatıldı. Milyonlarca insan, elinde tencere kapaklarıyla sokaklara döküldü. Saatlerce ses çıkarılarak serçelerin dinlenmesine engel olundu. Ağaçlar kesildi, yuvalar dağıtıldı. Kuşlar yorgunluktan havada öldü, yere düşenler ezildi, topluca öldürüldü.
Kuşlar havada öldü.
Toprak, ölü serçelerle doldu.
İnsan, kendi felaketini alkışladı.
Sonuç etkiliydi: Serçeler yok denecek kadar azaldı. Ama yalnızca tahılı değil; zararlı böcekleri de yiyen serçeler ortadan kalkınca, bu kez doğadaki dengenin gözle görülür çöküşü başladı.
Ekosistem bir bütündür ve içindeki her türün ayrı bir görevi vardır. Serçeler gibi kuşlar, ekosistemin kritik parçası olarak böcek popülasyonlarını kontrol eder. Besin zincirinde üst basamaklarda bulunan serçelerin yok edilmesi, bir alt basamaktaki böceklerin aşırı çoğalmasına yol açtı. Çekirge sürülerinin kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla tarım alanları istila edildi ve tarımsal üretim dramatik şekilde düştü. Ekolojik zincirdeki tek bir halkayı koparmak, tüm sistemin çökmesine yetmişti.
Bir kuşun yok edilmesiyle başlayan süreç, kısa sürede milyonlarca insanın açlıkla yüzleştiği, kıtlık yıllarına dönüştü. Çin, hatasını fark ettiğinde artık çok geçti. Serçe ithal etmek zorunda kaldılar.
Bu sadece bir tarih anekdotu değil. Bugünün doğa politikalarına da ayna tutan bir örnek.
Zararlı ilan edilen her hayvan, sistemin dengesinde bir rol oynar. “Gereksiz” görülen, “rahatsız edici” bulunan her canlı aslında ekolojik denklemin bir parçasıdır.
Bugün şehirlerde güvercinleri besleyen insanlara ceza kesenler, sokak hayvanlarını hedef gösterenler, doğanın düzenini kendi konforuna göre yeniden tasarlamak isteyenler için de bu hikâyede bir ders var.
Çünkü mesele sadece bir serçe değildir. Mesele, doğayı yalnızca insan merkezli okumak, yaşama hakkını kendine göre dağıtmaktır.
Serçeler o gün gökten değil, insanlığın vicdanından düştü.
Bugün hâlâ aynı hatayı yapıyoruz: Güç bizde diye doğayı susturabileceğimizi sanıyoruz. Ama doğa sustuğunda, bizi de susturur. Bunu bazen bir kıtlıkla, bazen bir afetle, bazen de bir sessizlikle yapar." ifadelerine yer verdi.
